Beyninizin sürekli korku içinde olması pek hoş ve istenen bir durum değil. Normalde hayat kurtarıcı bir içgüdü olan korku hissi, adeta vücudunuza demir atar, vücudunuz sürekli sağlığınızı kötü etkileyecek hormonlar salgılamaya başlar, devam eden korku hali düşünme şeklinizi ve verdiğiniz kararları değiştirir.
Teröristler de insanlar üzerinde yarattıkları korkunun bu etkilerini bildikleri için bundan istifade etmek isterler. Amaçları sizi korkuyla doldurmaktır. Sürekli onlardan korkmanızı isterler. Bunu başarabilmek için de ellerinden ne geliyorsa yapmayı denerler.
BİRDEN FAZLA BOMBA PATLATMALARININ AMACI...
Uzman Klinik Psikolog Mehmet Başkak, terörizmin psikolojisi ve nörobilimi hakkında şu bilgileri verdi:
“Terör bir psikolojik savaş halidir. Tamamen psikolojik bir savaştır. Teröristler sadece bizi korkutmak ya da eylemleri karşısında aşırı tepkiler vermemizi hedeflemez, her zaman bilinçaltımızda onların varlığını hissetmemizi ve bu sayede de yapamayacakları hiçbir şeyin olmadığına inanmamızı isterler.
Teröristlerin farklı yerlerde birbiri ardına bombalar patlatmaları ya da aynı yerde birden fazla bomba patlatmaları da tesadüfi değil. Birden fazla saldırı meydana gelmekte olan psikolojik terörizmi tırmandırıyor. Brüksel'deki saldırı anından videolara baktığınızda, ilk bombadan sonra, insanlar çığlık atıp, bağırıyorlardı ve hepsi dehşet içindeydi. İkinci bomba patladığındaysa, tamamen sessizlik hakimdi. İnsanların adeta sesi kesildi. Psikolojik olarak kötürüm hale geldiler.
BEYNİMİZ VE KORKU
Terör eylemlerinin altında yatan temel psikolojik silah korkudur. İşte bu korku ya da gelecekte olması muhtemel terör eylemleri beklentisi, insanların davranışları ve ruh sağlıkları üzerinde ciddi etkilere sebep olabilir.
İnsanlar genetik olarak tehlikelere karşı tepki vermeye programlanmışlardır. Bu aslında çok eskiden beri bilinen, yüzyıllar boyunca giderek daha da fonksiyonel hale gelmiş, bizi güvende tutma amacı taşıyan ve genelde sürüngen beyin ismi verilen bir sistemdir. Bir çığlık duyarız ve anında, bilinçli bir şekilde düşünmeden, otonom sinir sistemimiz duyularımızdan, amigdala olarak bilinen beynin korku merkezine bir sinyal gönderir. Kortizol ve adrenalin gibi hormonlar vücudumuzu adeta ayağa kaldırır, kalp atışlarımız ve nefes alıp verişlerimiz hızlanır ve terlemeye başlarız. Vücudumuz ya kaçmaya ya da savaşmaya hazırdır.
Çok kısa bir süre sonra, beyne tamamen başka bir kanaldan daha fazla bilgi ulaşır ve bizim bir karar vermemiz gerekir: Karşı karşıya kaldığımız tehdit gerçek mi? Karar verir ve ona göre harekete geçeriz. Tehdit geçtikten sonraysa, artık vücut sistemlerimiz sakinleşmeye başlar. Problem çözülmüştür. Normale döneriz.
Fakat, sürekli olarak bir tehlikeye karşı alarm durumunda olduğumuzda, o zaman maruz kaldığımız stres vücudumuzda tahribata sebep olmaya başlar. İlk etapta, korku aklı selim düşünme yetimize galip geldiği için sağlıklı bir şekilde düşünemeyiz.
Sanki bir çıkmaza saplanmışızdır.
Sürekli korku durumunda, obsesif düşünceleri tetikleyen frontostriatal talamik beyin devresi gibi ya da sürekli bir alarm ya da uyanıklık durumuna girmemize sebep olan anterior singulat korteks isimli beynin diğer bölümleri aktif hale gelebilir.
Bize, 'bir şeyi görmemiz ve bir şey söylememiz söylenir.' O nedenle insanlar çevrelerine şöyle bir göz gezdirir ve normal görünmeyen şeyleri bulmaya çalışırlar. Ya da bazı obsesif davranışlar sergilemeye başlar ve kötü şeyleri uzak tutmak için bazı alışkanlıklar ya da ritüeller ediniriz. Mesela, bu olup bitenlerle ilgili daha fazla bilgi edinmek için sürekli TV izlemek, basında çıkan ilgili bütün haberleri okumak şeklinde olabilir. Bütün bunlarda amaçlanan tehlikeyi bertaraf etme isteğidir.
Korku, kişinin ruh halinde, mizacında, motivasyon ve kişiliğinde değişikliklere sebep olan kompleks bir psiko-fizyolojik duygusal deneyimdir. Kronik korku zaman içinde ciddi psikolojik strese dönüşebilir ve bunun sonunda kişide bazı zihinsel bozukluklar meydana gelebilir.
KORKU, FİZYOLOJİK RAHATSIZLIKLARA NEDEN OLUR
Kronik korku kişide fizyolojik rahatsızlıkların gelişmesine bile sebep olabilir. 2014 yılında yapılan bir araştırmada, "görünürde sağlıklı olan ve aktif bir yaşam süren bin 700 İsrailli yetişkin karşı kaldıkları terör tehdidine nasıl tepki verdikleri konusunda gözlemlenmiş. Terör korkusu en yüksek seviyede olanların dinlenme halindeki kalp atış hızları normal değerlere göre 10-20 atış hızlı çıkmış. Araştırmada, bunun sebebi olarak enflamatuvar sistem için fren vazifesi de gören bir beyin kimyasalında meydana gelen değişiklikler gösterilmiş.
ÇOĞU KİŞİ KENDİNİ TOPARLAYABİLİYOR
Neyse ki araştırmalar, ilk başta meydana gelen şok, üzüntü ve hatta depresyonun ardından, birçok kişinin teröristlerin kullandıkları taktiklere karşı direnç geliştirdiğini gösteriyor.
Psikolojik yönden ya da beyinsel faaliyetler açısından, çok ilginç bir şey meydana geliyor. Aslında hepimiz normale çok hızlı dönüyoruz. IŞİD gibi güçlü olsa dahi herhangi bir terör örgütü için hedef kitlesini daimi olarak belli bir korku ve endişe seviyesinde tutabilmek çok zor.”
TERÖRE KARŞI ÖFKE İYİMSER KALABİLME ORANLARINI ARTIRIYOR
Psikolog Mehmet Başkak, bir terör olayının ardından iyileşme ve normale dönme sürecimizi hızlandırmanın çevremizden destek alarak mümkün olabileceğini söylüyor.
Paris'te meydana gelen saldırıların ardından insanların dayanışma içinde Paris sokaklarına akmaları ya da dünya çapında sosyal medya üzerinden verilen teröre karşı birlik mesajlarının bu yönde atılmış önemli ve kritik adımlar olduğunu belirten Psikolog Başkak, “Bu tür adımların atılması önemli. Yine aynı derece önemli olan başka bir şey de eskiden beri bilinen o klişeye sarılmak: Hemen işe dönmek, trenlerin yine saatinde kalkması. Yani normal hayata hemen geri dönmek.
Ayrıca, yapılan bazı araştırmalarda, kişinin terör olaylarına karşı verdiği tepkinin tamamen korkudan mı yoksa öfkeden mi olduğu ve bunun kişinin davranışlarında ciddi bir etkiye sahip olup olmadığına bakılmış. Tepkinin sebebi öfke olduğunda, kişilerin olup bitenler karşısında iyimser kalabilme oranları daha yüksek çıkıyor ve daha mücadeleci bir tavır sergiliyorlar. Fakat, korku söz konusu olduğunda, kişilerdeki kötümserlik oranları artıyor ve çatışma halini çözmek ya da bertaraf etmek için uzlaşmacı yöntemler kullanmaya daha meyilli oluyorlar” diyor.
TERÖR ÖRGÜTLETİ DAHA ÇOK KORKUYOR
Psikolog Başkak’a göre terör örgütleri daha çok korkuyor. Başkak, bunun nedenini şöyle açıklıyor:
“Terör grupları sürekli olarak önemsiz ya da miadını doldurmuş olarak görülmenin korkusu içinde yaşarlar. O nedenle, IŞİD, kabaca söylemek gerekirse haberlerdeki yerini korumak için çok ama çok çalışıyor.
IŞİD bunu yapmak durumunda çünkü potansiyel militanlar, ödevlerini yapmak için internete giriyorlar ve an itibariyle en popüler suç örgütü hangisiyse ona katılmak için bilinçli bir tercih yapıyorlar. O nedenle IŞİD hala terör piyasasındaki en önemli oyuncu olduğunu göstermeye ve bu sayede yeni militanlar kazanmaya bakıyor.
Son 2 yıl içinde, el-Kaide en büyük terör örgütüyken, dünün terör hareketi haline geldi. Şu anda IŞİD'i en güçlü hareket olarak gören 20'li yaşlardaki, öfkeli, radikal gençlerin gözünde, modası geçmiş bir örgüt olacağı kimin aklına gelirdi ki?”
✎ Mutfağınızın olmazsa olmazı her ürün Karaca’da!