Memorial Ataşehir Hastanesi Dahiliye Bölümü’nden Prof. Dr. Birsel Kavaklı, “14-20 Mart Dünya Tuza Dikkat Haftası” öncesinde fazla tuz tüketiminin zararları hakkında bilgi verdi.
Fazlası hipertansiyon, kalp ve böbrek hastalıklarına neden olur
Sofra tuzunun asıl adı “sodyum klorür”dür. Tuzun yüzde 60’ı klor, yüzde 40’ı ise sodyumdan oluşur. Sodyum, organizmada sıvı ve asit-baz dengesinin sağlanmasında önemli bir rol oynar. Sodyum, besinlerde doğal olarak bulunan bir mineraldir. Bunun için tuz tüketiminin doğru bir şekilde yapılması gerekir. Aşırı tuz tüketimi sağlık problemlerini beraberinde getirebilmektedir. Sodyuma duyarlı bireylerde, fazla sodyum alımına bağlı olarak kan basıncı yükselir. Yüksek kan basıncı veya hipertansiyon, kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları ve felç için temel risk faktörüdür.
Tuz tüketim dengesi sağlanmalı
Sodyum eksikliği; kusma, zihin bulanıklığı, kas yorgunluğu, ağrı, kramp, iştah azalması, solunum yetersizliği gibi durumlar yaratabilmektedir. Bunun için tüketiminde denge sağlanmalıdır. Yetişkinler için minimum sodyum gereksinimi günde 500 mg’dır. Bu miktar yaklaşık 4’te bir tatlı kaşığı tuzdur. Maksimum tuz alımı ise günlük 6 gr (2.4 gr sodyum) olmalıdır. Sodyum yetersizliği normal şartlar altında oluşmaz. Ancak, bireyin uzun süreli kusma ve ishali varsa sodyum düzeyi azalabilir.
Toplumun yüzde 30’undan fazlası sodyuma duyarlı
Fazla tuz tüketimine balı olarak ortaya çıkan hipertansiyon; felç, kalp ve böbrek hastalıkları için temel risk faktörüdür. Bazı kişiler fazla sodyum alımından etkilenmeyebilir; çünkü vücut fazla sodyumu idrar ve terleme ile atabilmektedir. Ancak toplumun yüzde 30’undan fazlasının sodyuma duyarlı kan basıncına sahip olduğu bilinmektedir. Bu bireylerin diyetlerindeki fazla sodyum, yüksek kan basıncına neden olmaktadır. Kişinin sodyuma duyarlılığı varsa ve kan basıncı yüksekse, mutlaka sodyumu azaltması gerekir. Sodyumu azaltmak kan basıncının düşürülmesinde yardımcı olabilir.
Kemik erimesi ve kırıklar görülebilir
Fazla tuz tüketimi, idrarla kalsiyum atımını artırır. Bilindiği gibi kemiklerden kalsiyum kaybının artışı osteoporoz ve kemiklerin kırılma riskini artırmaktadır. Kalsiyum kaybının artışı da kemik erimesini (osteoporoz) ve kemiklerin kırılma riskini beraberinde getirmektedir. Bu nedenle tadına bakmadan yiyeceklere tuz eklemek ve fazla tuzlu besinleri tüketmek doğru değildir.
Böbrek ve karaciğer hastaları özellikle dikkat etmeli
Tuz gereğinden fazla tüketildiği takdirde kandaki tuz miktarı artar ve susama durumu gerçekleşir. Kısacası su içme isteği oluşur. İçilen su ile birlikte fazla tuz, idrarla ya da terle dışarı atılır. Ancak böbreklerde, karaciğerde bir rahatsızlık durumu varsa, tuz dışarı atılamamaktadır. Bu durumda kandaki tuz miktarının artmasına ve suyu da çekerek vücudun belirli yerlerinde ödem denilen şişkinlikler oluşmasına yol açar.
Tuz kullanımını azaltmak için…
Tuz alımını azaltmak için öncelikle tuz yerine geçen maddeler örneğin; ot-baharat karışımları, limon ve limon suları kullanılabilir. Tuz içermeyen çeşitli karışımlar da vardır. Mutlaka etiketlerdeki içerikleri okumayı alışkanlık haline getirin. Bazı ot-baharat karışımlarında yüksek oranda hem tuz, hem de sodyum bulunabilmektedir.
✎ Mutfağınızın olmazsa olmazı her ürün Karaca’da!