Özellikle obeziteyle ilişkili ek hastalıklarda ciddi düzelmeler görülüyor. Ülkemizde son zamanlarda giderek artan obezite ameliyatları sonucu obeziteyle ilgili birçok sağlık probleminde ciddi oranda iyileşmeler görülüyor.
BariatrikLab Obezite ve Metabolik Cerrahi Ekibinden Prof. Dr. Halil Coşkun ile birlikte başarılı ameliyatlara imza atan Yrd. Doç. Dr. Erkan Yardımcı, obezite ameliyatları sonrasında ortadan kalkan sağlık sorunları hakkında şu bilgileri verdi:
KALBİ KORUR, FELCİ ENGELLER
“LDL kolesterol denen “kötü” kolesterolümüzü düşürmek için iyi ilaçlara sahip olmamıza rağmen, doktorlar da hastalar da HDL kolesterol olarak bilinen “iyi” kolesterolü birkaç puan bile arttırmanın ne denli zor olduğunu bilirler.
Yüzde 5-10’luk bir kilo kaybı HDL kolesterolde 5 puanlık bir artışla sonuçlanabilir. HDL deki bu 5 puanlık artış bireysel kalp rahatsızlık riskini azaltabilir. Erkeklerde 40 mg/dl’den ve kadınlarda 50 mg/dl’den daha fazla olan HDL kolesterol kalp rahatsızlıklarına karşı koruyucudur.
Kanda yüksek miktarları zararlı olan yağ benzeri parçacıklar da bulunur. Kanda trigliserid denen bu parçacıkların artmasıyla kalp krizi ve felç riski yükselmektedir. 200 mg/dl’nin üzerindeki herhangi bir değer yüksek olarak adlandırılırken, normal seviye 150 mg/dl altında olmalıdır. Vücut ağırlığının yüzde 5-10’unu kaybetmek bile ortalama 40 mg/dl trigliserid düşüşü sağlar ki bu önemli bir düşüştür. Obezite ameliyatları sonrası bu seviye egzersiz, düşük miktarda şeker, karbonhidrat ve yağ içeren diyet ve alkol alımının azaltılmasıyla daha da geliştirebilir.
HİPERTANSİYONDA İLACA VEDA
Hipertansiyon problemlerinin yüzde 25-30’u aşırı vücut ağırlığından kaynaklanmaktadır. Vücut ağırlığı artışı, hemodinamik bozukluklara ve kan basıncında artış ile sonuçlanan diğer değişikliklere sebep olur.
Obezite ameliyatları sonrası erken dönemde vücut ağırlığındaki yüzde 5-10’luk kayıp ile kan basıncı, hem sistolik hem de diastolik, ortalama 5 mmHg azalır. İlerleyen dönemlerde ulaşılan ideal kilo ile tansiyon ilaç kullanımı azalmakta ve hatta birçok hasta ilaçsız normal tansiyon değerlerine ulaşmaktadır.
DİYABETE CERRAHİ ŞİFA
Obezite ile beraber Tip2 diyabet hastalığı sıklıkla görülmektedir. Günümüzde sıklıkla uygulanan tüp mide ve mide bypass ameliyatları sonrası yüzde 60-90 oranında Tip2 diyabet hastalığında iyileşme olmaktadır. Mide bypass ameliyatının özellikle Tip2 diyabet tedavisinde daha etkili olduğu bilinmesine karşın son dönemde Clevland Clinic tarafından yayınlanan çalışmada her iki ameliyatın da Tip2 diyabet tedavisi üzerindeki uzun dönem olumlu etkileri arasında anlamlı bir fark olmadığı belirtilmiştir.
İNSÜLİN SEVİYESİNİ DÜŞÜRÜR
Obezite ile birlikte görülen bir diğer durum insülin direnci adı verilen bir fenomendir. Bu bozuklukta, pankreas insülin denen hormonun normal miktarından daha fazla işlem gerçekleştirir. İnsülin kan şekeri seviyesini normal seviyede tutmakla görevlidir. Bu durumda, dokular onun etkilerine karşı dirençli olduğundan insülinin yüksek seviyesine ihtiyaç duyulur. Bir kişi insülin direncine sahip olduğunda, kandaki yüksek miktarlı insülin, özellikle bel bölgesindeki yağ dokularında artışa, anormal kolesterole, ve bazen kadınlarda erkek tipi saç uzaması ve kısırlığa neden olan hormon seviyelerinde değişime neden olur.
Etkili kilo kaybı önemli derecede insülin seviyesini düşürür ve böylece bu durumun tersine çevrilmesine yardım eder.
SOLUNUM CİHAZINDAN KURTARIR
Obstrüktif uyku apne sendromu (OUAS), aşırı kilodan etkilenen hastalarda yaygın olarak görülen bir uyku bozukluğudur ki, uyku sırasında soluğun kesilmesi veya hava almak için horlama olarak bilinir. Uyku esnasında solunumun tıkanması veya durmasından kaynaklanır ve yetersiz oksijen alımı ile sonuçlanır. Bu da gün boyunca yorgunluk ve uyku haline neden olur. OUAS ayrıca hipertansiyon gibi bazı hastalıkların tedaviye karşı daha az cevap vermesinden sorumludur.
Uyku apnesi önemli olduğunda, kandaki oksijen seviyesi uyku boyunca çok düşük seviyededir ve CPAP adı verilen solunum cihazının kullanımı gereklidir. Ameliyatlardan hemen sonra başlayan kilo kaybıyla uyku apnesinin düzeldiği ve bazen apnenin çok şiddetli olmadığı durumlarda o kişinin CPAP solunum cihazından ayrılabileceği gösterilmiştir. Bu bazıları için büyük bir gelişmedir. CPAP kullanımı hayat kurtarıcı olmakla birlikte sıklıkla kullanımının oldukça zor ve sıkıntı verici olduğu kullanan hastalar tarafından belirtilmektedir.
İLTİHAPLANMA MADDELERİNİN SEVİYESİ DÜŞER
İnsan vücudundaki hücrelere aşırı kilonun etkilerini inceleyen çalışmalarda, yağ hücrelerinin ve özellikle de karın yağ hücrelerinin, kan damarlarında iltihaplanmaya neden olan çok sayıda madde ürettiği bulundu. Bu iltihaplanma daha sonra felç ve kalp krizine dönebilen plaklara ve pıhtılara neden olabilmektedir. Kilo kaybının yüzde 10 seviyesini aştığı durumlarda kan dolaşımındaki iltihaplanma maddelerinin seviyesi önemli derecede düşer ve böylece damarlarda meydana gelebilecek hasar riski azalır.”
✎ Mutfağınızın olmazsa olmazı her ürün Karaca’da!